Banner

UÇURTMAYI VURMASINLAR


uçurtmayı vurmasınlar..
"sevgi"nin beş yaşındaki bir çocuğun yüreğinden, kadınlar hapishanesi'nin soğuk duvarlarına yayılmasını anlatan bir filmdi..1989 yılında sinemaların dev ekranını kaplayan bu yapıtla ben(tıp kı diğer yaşıtlarım gibi) yıllar sonra karşılaştım..yani; Barış, yıllar sonra geldi oturdu yüreğimin en büyümüş köşesine..
sonra kaybettik onu.. her 18 Mart'ta hatırlamalıydık oysa..yani film henüz çekilmeden yıllar öncesine, Çanakkale'ye gitmeliydik..biz Barış'ı seneler önce 1915'te yaşatmaya çalışmıştık oysa.. yani 1989'un öncesinde..
o gökyüzüne bakıp özgürlük uçurtmalarını gözlerken, bizler özgürlüğü uçurtma yapıp uçurmalıydık gökyüzünde, uçaklardan daha güçlü olamasa bile..belki de o, İnci ablasının bir uçurtma olarak ona geri döneceğini bilip, beklemezdi o zaman hapishanenin avlu köşelerinde..
beş yaşındaki bir çocuğu kandırmak kolaydı ve her uçurtma gökyüzünde uçamazdı..
çanakkalenin belli bir savaşı ve zaferi vardır..itilaf devletleri barıştan bi haber yağmalarlar ortalığı, ağır kayıplarıyla anılacak bir 18 Mart 1915 bırakırlar geriye..uzaktan bakıldığında sıradan bir yıldır, tıp kı barış'ın hapishane avlusunda özgürlüğü beklemesi gibi..
ve kahramanlardan bahsedilir çocuklara, Barış gibi, çocuklara yani..belki de ilerinin askerlerine.."Seyit Onbaşı" derler onlara..Seyit Onbaşı, hani şu 18 Mart Çanakkale Deniz Savaşı sırasında, Rumeli Mecidiye Tabyası'nda ayakta kalabilen tek top'un vincinin bozulması üzerine kollarıyla, 215 okkalık mermiyi kaldırıp, namlunun ucuna süren o adam..işte o adamı dinler çocuklar, Barış özgürlüğü beklerken ve özgürlük; yıllar birbirlerinden çok uzakta olsalar bile, Barış'ın gülümseyişindeyken..çünkü özgürlüğün bir adımı olmuştur o merminin patlatıldığı Ocean gemisinin büyük bir yara almış olması..yani o gün ağır kayıplar verilmesine rağmen "çanakkale geçilememiştir" işte..önemli olan da bu'dur ya zaten..

Yorum Gönder

0 Yorumlar