Banner

yazıyorum da noluyo-43-mini hikaye

herkes dağınık bir şekilde oturmuş,sessizce öğretmen kürsüsüne benzeyen şeyin arkasında konuşan konuşmacıyı dinliyordu. setlerdeki zorluklardan,çalışma saatlerinin fazlalığından ve bunun gibi şeylerden bahsediyor,her nefes alma aralığındaysa konuşma sırasında sessizce dinlemeci olan ama en ufak bir boşlukta konuşmaya dahil olan abla atlıyor,bir iki kelime de o söylüyor,bu şekilde devam ediyordu toplantı.o sırada da üniversitedeki gibi basit bir sistemle bir kağıt ortada dolaşıyor ve gelenler isim,soyisim yazıp en şahşalı imzalarını atıyorlardı. biliyordum o kağıt er ya da geç bana da gelecek ve imza atmadan nasıl sıyrılacağım konusunda en ufak bir fikrim yoktu. çünkü ben bir yabancıydım.konuşan konuşmacı en nihayetinde sözü bitirmiş ve orada olanların fikirlerini alıyordu.o herşeye atlayan abla kaldığı yerden devam ediyor,biri söz alınca sanki göbekleri beraber kesilmiş gibi bir ahenkle ona eşlik ediyordu. sanırım herkeslen göbeği bir kesilmişti. o sırada bukete göz ucuylan baktım. olaya oldukça hakimdi. sanki o da benim gibi bir yabancı değil,buranın bir yerlisi gibi davranıyordu. yüzündeyse ''hay lanet olsun,neden kağıt kalem getirmedim,ne güzel not alırdım'' gibisinden bir ifade vardı. toplantı bitmiş,kararlar alınmış,herkesin yüzünde mutlu bir ifade vardı. ben de imza atmaktan ''ben alttan alıyorum'' diyip yırtamayacağımı anlayınca sahte bir isim,soyisimle imza atıp,''acaba başıma bir iş gelir mi lan'' düşünçesiyle yanıp tutuşuyordum.

buket bana ''iyi oldu geldiğimiz,amma şey öğrendik değil mi? '' diye sordu. bense o sırada nokya 3310'uma bakıp içerde geçirdiğim süreyi hesap etmeklen meşguldüm. tam tamına 2 buçuk saattir içerdeydik. üniversitede hep sınavlara güzel bir asistan girmesini dilerdim.böylece ilk 10 dakikada sınavda hiçbirşey yapamadığımı anladıktan sonra,o ''ilk 45 dakika kimse çıkamaz'' klişesindeki 45 dakikayı doldurmak için o güzel asistanlarla kesişirdim. onların her ne kadar bu kesişmeden haberi olmasa da. buraya gelirken de kafamda bu vardı. güzel hatunlar kurmuştum kafamda.ama yaş ortalaması 45in üstündeyi.o da benle buket sayesinde bu kadar düşmüştü.tam bunları düşünürken aklıma bukete cevap vermek geldi,''evet ya çok iyi oldu,iyi akıl ettin gerçekten''.

bu olay 1 ocak tarihinde,sinema sendikacılarının rejisörler toplantısında gerçekleşmişti.sinema sendikacılarını(kısa adı sinesen),rejisörler toplantısını geçtim. en çok beni afallatan nokta 1 ocak oluşuydu. toplantı 12;30da başlıyor. taksime ümraniyeden uzaklığı 2 saat. benim 9da uyanmam lazım ve bu 9da uyanış 1 ocakta olacaktı.nasıl gelmiştim ben tufaya ?

31 aralık gecesi buket ''yarın işin var mı?'' diye sorunca heyecan sınırlarımı zorlamıştım. gerek heyecanın,gerek alkolün etkisiylen ''yok'' kelimesi oldukça uzun süre çıkmata zorlandı.''o zaman yarın rejisörler toplantısı var gideriz değil mi ikimiz?'' diye bir soru cümlesi daha yönelti bana.rejisör. sanki özellikle seçilmiş bir kelime gibi.

buketimsi

kulağa sanki ''resi'' gibi başlamak daha uygunmuş gibi geliyor ama ''jör''ekini ekleyince ''resi''yle başlamanın ne kadar yanlış olduğunu anlıyor insan. yine bu hataya düşüp ''resi.. '' çıktı ağzımdan. durdum soluk aldım. altı üstü ''rejisör toplantısı mı'' diyecektim..2. seferde de başarılı olamadım. 3te de. buket gülmüştü bana. iyi birşeydi aslında güldürmüştüm onu. ne de olsa kızlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanırdı. her ne kadar yalan olsa da,ben de kellerin ''kızlar kel erkeklerden hoşlanırlar'' yalanına inandıkları masumiyet ile inanıyordum bu yalana.''evet rejisör toplantısına'' dedi buket.

2 gün önce ikimizde sevgililerinden ayrılmıştık.benim daha önce bukete başarısız bir yavşama girişimim olmuştu. ama bu sefer. bu sefer ondan gelmişti bu teklif. neden burak,mert değil de o ortamda benlen yarın taksime gitmek istesin ki ? toplantı bahaneydi elbette. sonra oradan çıkıp birşeyler içecek,sinemaya falan gidecektik işte.''evet'' dedim ''gelirim tabii,işim de yok yarın''. ''o zaman saat 9.30da kapıda ol'' dedi buket.o an olayın sıcaklığla anlamamıştım.9,30da uyanmam lazımdı. saate baktım 4'ü çoktan geçmişti. benim gibi ortalama 11 saat uyuyan adam için 5 saatten az bir süre vardı. ama olsun buket ve ben,taksimde.

bu olayın üzerinde yaklaşık bir hafta geçmişti.ne toplantıdan sonra bir şeyler içmiştik, ne de sineyama gitmiş.hem iyi olmuştu.dünya masraf çıkacaktı. mecbur ben ödeyecektim bu masraflarını. kyk'nın verdiği öğrenim kredisiylen geçinen bir birey için oldukça fazla masraf demekti. böyle züğürt tesellisiyle avuttum kendimi. 5-6 kişi toplanıp boş vakit geçirmek için birebir olan böyük alış veriş merkezininin yolunu tuttuk. birşeyler yemek için bir yere oturuldu. benim de tok olduğum çok ama çok nadir anlardan biriydi. herkes işte soruyor birbirine ne yesek falan diye. ben ''bir şey almayacağım' tokum dedim.oradan atlayan baba yiğit bir abi,'' oğlum paran yoksa ben ısmarlarım'' diye atladı.''yok abi gerçekten tokum'' dedim.''ya bırak,paran yoksa çekinme bendensin'' dedi.o sırada parasız bir erkek imajı içine giriyordum gittikçe. param vardı lan işte niye üstüme geliyorsun.o an mutsuzluğun portresini çiziyordum. hoşlandığım kıza 5 parasız bir erkek portresiydi bu.

yemek faslı bitmiş,herkes özgürce mağazalara bakınıyordu.bense ''lan yarın maç var oynar mısın?' diye gelen bir mesajın ardından açılmış muhabbet neticesinde muratlan mesajlaşıyordum. normalde uzun süreli erkek mesajlaşması çekilmez ama bitmesi gereken beleş mesajlarım vardı. 5000 mesajtan ne kadar fazla artarsa o kadar hiçtim ben dünyada.buket yanaştı yanıma. ''kimlen mesajlaşıyorsun eski sevgilen mi? yoksa siz de mi barıştınız?'' diye sordu? siz de mi ? oraya de ekinin gelmesi için bizden başka birilerinin de barışması lazımdı.''yok hayır ya okuldan arkadaş'' dedim. ''ya öyle mi?'' dedi,''biz ahmetle bartıştık da.''.

["yine mutsuz son"]yine mutsuz son

2010 | aysberg.org

Yorum Gönder

2 Yorumlar

fethiyıldırım dedi ki…
fena son :) uykusuz'daki bi' çizerin -adını getiremedim şu an- çizgi romanlarının senaryoları gibi acıklı bitmiş :) "yazıyorum da n'oluyo" söyleşilerini çok beğendim. "hariçten gazel"ler yazıyorum ben de her pazar, göz atarsınız arada :)
aysberg dedi ki…
beğendirebildiğime sevindim :) oky olabilir belki bahsettiğin çizer. ben de göz atacağım yazdıklarına :)