Banner

“LÜZUMSUZ ADAM” SAİT FAİK ABASIYANIK


Sait Faik’in Burgazada’da bir evi olduğunu biliriz. Bunu bilenlerin birçoğu o evin müze olarak kullanıldığını da bilir. Peki o müzenin öyle birkaç ay filan değil 2 yıl kadar bir zamandır “Tadilat” dolayısıyla kapalı olduğunu, görünen-görünmeyen hiçbir tadilat yapılmadığını da bilirler mi? “Adalar müzesine doğru” bilgi ve belge toplanılan ve müzenin ufak ufak temellerinin atıldığı bir zamanda zaten var olan bir müzeden, Sait Faik Abasıyanık müzesinden söz ediyorum! ”Tadilat dolayısıyla kapalıyız” yazısının müzenin önüne geçtiği…
Adalar “İstanbul’dan gittim” hissi veren burnumuzun dibinde güzellik, başımızın üzerinde gözlüktür. Bunlardan en sevdiğim, beni sarhoş eden ve Sait Faik hikayeleri içinde dolaşıyormuş gibi hissettiren Burgazada’dır.
Bir cumartesi günü öğle saatleri Bostancı’dan bindim vapura. Bir söğüt dalı olmalıydım denizin ortasında; almış beni bir rüzgar! Yan yata yata hızla yol alan yelkenlileri seyrede seyrede vardım Kınalıada’ya. Kınalıada sakin, sessiz. Dalgalarla boğuşma sonrası Burgazada’ya indiğimde derin bir nefes, sahil boyu yürüyüş git-gel. Teknelerde ağlarını onaran balıkçılar, sahilde rakı-balık… Bilinen martı, gün batımı, deniz ve tekneden çok daha fazlası.
Aylar önce ”Tadilat dolayısıyla kapalı” olan müzeyi ziyaret etmeden olmazdı. Sait Faik’lere bir kahve içmeye gider gibi gidilir. Ümitsizce ama gene de bir sürprizle karşılaşma isteğiyle başladım yürümeye. Tabii ki manzara aynıydı. Köşebaşında 2 adalı genç, “Kapalı kapalı” diye beni uyardıktan sonra “Açmıyorlar ziyaret eden yok diye” dediklerinde çoktan köşkün bahçe kapısı önünde bitmiştim bile. Bahçe kapısını itelerken sokağı süpüren babacan çöpçü “Gelen giden yok” dedi. İteklediğim bahçe kapısı açılıp, bahçede oturan Sait Faik büstü beni karşıladığında artık durmak mümkün değildi. Bahçe kapısında beliren 3 kadın Adalar kültür turu yapmaya başlamış, ilk olarak da Burgazada’ya Sait Faik’in evini görmeye gelmişler, tabii bütün bu olanlardan bihaber. Nereden bilsinler ilk kez geldikleri müzenin 2 yıldan fazladır tadilatta olduğunu. Her gelen “kültür başkenti” için tadilatta olduğunu sanıyor.
Bahçe merdivenlerini çıkıp köşkün kapısı önüne geldiğimde kapıyı Sait Faik açacakmış gibi ılık ılık bir güzellik aktı içime. Papatya falı bakar gibi “içeride kimse var, yok, Var, yok” diye diye kapıyı çaldım. Bir süre hareket olmayınca çıktığım basamakları inmeye başladım ki..Kapı açıldı. Kafasında omuzlarından aşağı dökülen bir yeşil örtü, gözlüklü, basma elbiseli bir teyze açtı kapıyı. “Neden zile basıyorsunuz?! Görmüyor musunuz yazıyı, kapalı?!” dedi. “Tadilat var kafanıza bir kiremit(!) düşecek kalacaksınız!”
Kiremit?! Beyaz ahşap köşkten kafamıza düşecek?!
3 kadın bahçeyi gezmeye başlarken, ben tekrar bahçe kapısının önünde yeri aldım.
“Teyze gir içeri, gir! Kafana kiremit filan düşer maazallah!”
Babacan çöpçü teyzenin emriyle bahçe kapısının önündeki yaprakları “Tadilat” kapsamında süpürürken gözümün önünden gitmeyen yeşil örtülü, gözlüklü teyzeyi bir an olsun zihnimden silmek için denize doğru yürümeye başladım…
Akp belediyesinden kurtulan Adalar ve Adalılar’ın “Adalar müzesine doğru” ne veya neler yapacağını çok merak ediyor, olan biteni hayretle seyrediyorum.

Yorum Gönder

0 Yorumlar