Banner

Ayrımcılık mı Aaa Biz Yapmayız Öyle Şey


Manisa’nın Selendi ilçesinden, Salihli’ye sürgün edilen Çingeneler açlık ve sefalet içinde yaşamaya mahkum edildiler.

Sözde daha iyi bir yaşam, bir iş ve bir ev verilecekti. Devlet öyle demişti, vatandaşları arasında ki, sorunları çözmek yerine azınlık bir grup olan Çingeneler, çoğunluk olan “yerli” Selendi vatandaşlarından korumak için yerlerinden yurtlarından edip dört-beş aileyi bir eve tıkıştırıp kendi ülkelerinde yabancı muamelesi gördü
Çingene vatandaşları.

Yani Türkiye’de bir ayrımcılığın olduğunu ta içlerinde hissettiler.

Neydi onları böyle bir ayrımcılığa sürükleyen, efendim bir kahvede birkaç Çingene sigara içmek istemiş ve çay isterken de kabaca çay istemiş. Vay efendim sen nasıl benden öyle çay istersin üstelik birde sigara içmeye kalkarsın deyip, koca kasaba Çingenelerin yaşadığı evleri basıp linç etmeye kalkmışlar.

Bunun mutlaka bir alt zemini vardır, daha önceden bir takım sürtüşmeler olmuştur. Yoksa bu kadarcık bir sudan sebeple bir kasaba 15-20 yirmi aile olan Çingeneleri linç etmeye kalkmaz.

Sosyal devlet de yine bir takım yapması gereken görevleri yerine getirmemiş olmalı ki, nicel birikim nitel bir patlamayla son bulmuş.

Sosyal devlet yine yapması gereken şeyleri yapmayıp çareyi Çingeneleri yerinden etmekte bulmuş ve Salihli’ye sürgün atamalarını yaptı.

Peki sonuç ne oldu. Onu da Salihli Kaymakamın ağzından dinleyelim;

“Bizim verdiğimiz eşyalar belli standartın üzerinde. Almasalardı. Ev kiralama konusunda gücümüz tükendi. Dar bir zamanda 11’i bile zor bulduk. Başka ev bulamadığımızı ancak kendileri bulduğu takdirde bu evlerin kiralarını da altı ay süreyle karşılayabileceğimizi anlattık. Devlet olarak gittiğimizde bile bu Romanlara ev kiralamak istemeyen aileler oldu. Apartmanların önüne set çektiler, ‘Romanları almayız, istemiyoruz dediler.’ Her aileye 750 kilo kömür verdik. Bir ayda tüketmeleri mümkün değil. İki gıda paketi yardımında bulunduk. Geçici iş konusu üç hafta sonra belli olacak. Öğrencilerin önlükleri bugün yarın verilecek.”

Hiçbir hazırlık yapmadan insanları bir kamyona yükleyip başka bir ilçeye götüreceksin ve bir camiye yerleştirip burada birkaç gün idare edeceksiniz diyeceksiniz. Ondan sonra Salihli halkı da sizi istemiyor, ama ben size iki üç tane ev buldum 4-5 aile burada kalacaksınız diyeceksiniz. Birkaç torba kömür birkaç paket de erzak vereceksiniz, sen sağ ben selamet deyip bir daha aramayacaksınız.
Buda yetmiyormuş gibi siz kendi imkanlarınızla ev bulun bir kaç aylık kiranı devlet olarak ben vereceğim diye nasihatlarda bulunacaksınız. Ve ben bunları veriyorum istemiyorlarsa “almasınlar” diyeceksiniz.

Bakın sürgün edilen bir Çingene vatandaşı neler söylüyor;

“Evden dışarı çıkamıyoruz. Bir odaya kapandık. Sanki cezaevindeyiz. Tek tuvalet olduğundan çocukların çamaşırlarını odada yıkıyorum. Odamızda soba yok. Belediyeye soba istemek için iki kez gittim. Merdivenlerden yukarı bile çıkarmadılar.”
Bence yatıp kalkıp dua etsinler Çingene vatandaşlarımız, biliyorsunuz Çingeneler tüm dünyaya Hindistan’dan dağılmışlardır. Atamanız Hindistan’a da çıkabilirdi.

Yorum Gönder

1 Yorumlar

Bende bir roman vatandaşıyım. (Çingene) Yazını okudum duyarlı darvanışını kutluyorum. Bizim kültürümde yetişen insanların ancak bir elin parmakları kadar kendini yetiştirip topluma kendini kazandırabildi.

Bazı şeyler vardır ki, değişmez. tenimiz esmer, birazda bakımsız isek toplumdan itiliyoruz. Topluma kazandırılmaya çalışmadılar bu insanları. İş vermediler. Okullardan hep atıldılar. Konuşma şiveleri farklı olduğu için. Esmer bakımsız okdukları için.

Ve onlarda, mücadeleyi bıraktı. Kendi gibi yaşamaya başladılar. Şimdi kimin kpısına giderlerse gitsinler çok az el uzanır bu vatandaşlarımıza. o da yetmez.