Banner

Madımak Nasıl “Kafes”lendi?

Yıllardır Alevi kesim ile Sünni kesim arasında tartışmalara neden olan ve bir tarafın diğer tarafı suçlamalarıyla sıcak diyalogun önünü kapatan Sivas olayları ya da Madımak yangınıdır.

Tarihler 2 Temmuz 1993’ü gösterdiğinde Sivas’tan çok acı bir haber geldi. Pir Sultan Abdal Şenlikleri kapsamında Sivas’ta bulunan bazı sanatçı ve aydınlar Madımak Oteli’nde kalıyordu. Otel, kimliği halen belirsiz kişi veya kişilerce yakılmış, bir grupta bu yangını seyretmişti. Madımak Oteli’nin yakılması sonrasında 35 yazar, ozan, düşünür ile iki otel çalışanı yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmişti.

Aralarında Yazar Aziz Nesin’in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin’in özel davetlisi olarak Sivas’ta bulunuyordu. Kültür Merkezi içindeki karşıt grupla çıkan taşlı sopalı çatışma, polis tarafından fazla büyümeden, zor kullanılarak önlendi. Binlerce kişiden oluşan grup, Kültür Merkezi’nden yeniden Hükümet Meydanı’na geldi. Hükümet Konağı’nı taşlamaya ve slogan atmaya başlayan grup ardından Madımak Oteli önünde slogan atmaya devam etti. Grup içerisinden birileri Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Madımak oteli tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin’in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak hayatını kaybetti. Aralarında Aziz Nesin’in de bulunduğu 51 kişi de olaylardan ağır yaralarla kurtuldu.

Ve o tarihten sonra Aleviler veya sol düşünce sağcılara ya da İslamcılara “bizi katlettiniz” suçlamasında bulundu. Halen de bu yanlış inanış devam ediyor, tıpkı İzmir Menemen’de sarhoşlar tarafından katledilen Kubilay gibi…

Tarihler 2004 yılını gösterdiğindeyse Türkiye’de çok farklı olayların, çok farklı gruplar tarafından “kışkırtma” amacıyla yapmış olabileceği şüpheleri kendisini gösterdi. Nokta Dergisi’nin ortaya koyduğu “Darbe Günlükleri” sonrasında gelecek belgelerin de habercisiydi aynı zamanda.

Ve derken İstanbul Ümraniye’de bir gecekonduda bulunan silah ve mühimmatlar da yerden fışkıracak diğer silah ve mühimmatların habercisiydi.

Çok uzun yıllardır ülke genelinde “derin devlet”in varlığı biliniyor, kirli ellerin bazı olayları körüklediği, kaşıdığı, kurguladığı, hatta bizzat yönettiği tahminleri yürütülüyordu.

Devlet adına terör örgütü kuranlar, devlet adına katilleri besleyip büyütenler Susurluk kazasıyla fena yakalanmıştı.

***

Yıllarca Aleviler Sünnilere suçlamalarda bulundu, Sünniler de Alevilere…

Her ikisi de yanlıştı, her iki kesim de “kendisine söylenenin yanlış” olduğunu biliyordu ama aynı yanlışın karşı taraf için de olacağını hesap etmekten kaçınıyordu.

Hiç kimse “Yahu Madımak yangınının kime ne faydası vardı?” diye sormadı. Veya katliam sonrası kimlerin ekmeğine yağ sürüldü, kimler mağdur edildi, kimler hayatını boş yere kaybetti diye de sorulmadı.

Belki de bundaki esas sebep, yangını çıkarttığı için suçlananlarla, Aziz Nesin ve diğer 50 kişiyi yangından kurtaranların bir türlü gün yüzüne çıkarılmamış olmasındandı…

Sanatçı Arif Sağ bunun en canlı tanıklarından birisiydi. Sağ kesimi ve özellikle Büyük Birlik Partisi’ne mensup kişilerin yangın çıkardığını söyleyenlere karşın, Aziz Nesin ve 50 kişiyi otelden çok güç koşullarda kurtaranların da yine Büyük Birlik Partisi’ne mensup kişiler olduğu biliniyor.

O zaman ortada bir yanlışlık var, gerçekleri gizleme, suçu birilerinin üstüne atma gibi…

Ergenekon, Kafes eylem planı, irticayla mücadele eylem planı, Ergenekon’la PKK’nın dirsek temasında olduğu iddiaları, ortaya çıkan dudak uçuklatan belgeler, insanı şok eden iddialar, savunmalar, suçlamalar…

Bütün hepsini yan yana getirdiğinizde 1980 öncesi olduğu gibi 1980 sonrasından bugüne kadar gelen birçok olayın da “aslında suçlananlarca” değil, “kurgulananlarca” işlendiği gerçeğiyle yüzleşmemizi sağlıyor.

Birileri ortalığı karıştırmak için her türlü pisliği yapmakta hiç tereddüt etmiyor, birileri bu oyunu yutuyor, birleri bu oyun nedeniyle bir birine düşman oluyor ve insanlar huzur yerine huzursuzlukla hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Ergenekon gözümüzü açtı aslında…

İrticayla eylem planı, darbe günlükleri, ıslak imza tartışmaları, 367 saçmalığı, hatta katsayı kararı ve tabi ki kafes eylem planı…

Bütün bunlar “doğru bildiklerimizin” aslında yanlış olduğunu, “yanlış bildiklerimizin” de doğru olabileceği fikrini güçlendirmeye başladı.

Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Ali Balkız da “uyananlardan”. Balkız, yıllardır kanayan yara haline gelen Sivas olayları hakkında ilginç sorular ortaya attı. Madımak’la ilgili yargılamalar boyunca gündeme getirdikleri bu sorulara cevap alamadıklarını ifade eden Balkız, “Biraz üzerine gidilse bu işin arkasında belki Susurluk çıkacaktır, belki Ergenekon çıkacaktır.” dedi.

Dün Zaman Gazetesinde yer alan habere göre Balkız, bu soruları şöyle sıralamıştı: “Oraya bir gün önceden kaldırım taşı yığanlar kimlerdi? Paşa Camii’nde Amerikan bayrağını açanlar kimlerdi? Tugay neden iki adımlık yoldan saatlerce aşağı inmedi? Askerler olay yerine 20 metre yakına kadar gelip ellerini bağlayıp baktı, sonra çekti gitti. Sivas’ın tüm yerel gazetelerinde ‘Müslümanlar’ imzasıyla ilginç bir bildiri yayımlandı, kimdi bunlar?”

Sahi kimdi?
Naif Karabatak
8 Aralık 2009

Yorum Gönder

0 Yorumlar